Su Kirlenmesi Araştırmaları ve Kontrolü Türk Milli Komitesi

       
Ana Sayfa

 

 

İÇMESUYU KORUMA HAVZALARININ KİRLENMEYE KARŞI KORUNMASI

Su Kirlenmesi Kontrolü Dergisi Cilt 9 Sayı 2 sh. 5-8, 1999 

 

Ayşe FİLİBELİ

Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Bornova, İzmir

 

 

Özellikle büyük kentlerimiz için içme ve kullanma suyu kaynağı olarak kullanılan su havzaları, aşırı kirlenme tehdidi altında bulunmaktadır. Havza içerisinde yapılaşmalar ve endüstriyel yerleşimlerin kontrolsüz bir biçimde yayılması, su kaynaklarının kirlenmesi açısından büyük bir tehlike arz etmektedir. Pekçok havzada aşırı kirlenmelerin sonucu olarak su kalitesi değerlerinin sürekli kötüye gittiği, havzada içmesuyu arıtımı için kurulan tesislerin ise yetersiz kaldığı görülmektedir. Su havzalarından sorumlu yetkili idarelerin havzaların ıslahına yönelik aldığı kararların uygulanmaması halinde, çok yakın bir gelecekte bu havzaların içme suyu havzası olma özelliğini yitirmesi oldukça yüksek bir ihtimaldir.

 

Koruma havzaları ile ilgili mevzuata bakıldığında; 831 sayılı “Sular Hakkındaki Kanun” da, içme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmesini önlemek için alınması gerekli hükümler yer almaktadır. 4 Eylül 1998 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Su Kirliliği Kontrolü Yönetme-liği’nin dördüncü bölümünde “Su Kalitesine İlişkin Planlama Esasları ve Yasaklar” ana başlığı altında içme ve kullanma suyu temin edilen kıtaiçi yüzey-sel sularla ilgili hükümler; kirletme yasakları (Madde 16), mutlak koruma alanı (Madde 17), kısa mesafeli koruma alanı (Madde 18), orta mesafeli koruma alanı (Madde 19), uzun mesafeli koruma alanı (madde 20), göllerle ilgili kirletme yasakları (Madde 21)şeklinde verilmektedir. Bu maddeler de, koruma alanları için getirilen yasaklar ve alınması gerekli önlemler açıklanmaktadır.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) tarafından hazırlanıp, 14.08.1998 tarihinde yürürlüğe girmiş olan “İçmesuyu Havzaları Koruma Yönetmeliği” ve İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) tarafından hazırlanıp 4.12.1997 tarihinde yürürlüğe girmiş olan “Havza Koruma Yönetmeliği”nin amacı; içme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının, evsel, endüstriyel, tarımsal ve her türlü hayvancılık faaliyetlerden kaynaklanan atıksular ile kirlenmesini önlemek için bu kaynaklar etrafında bulunan, mutlak , kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında alınacak tedbirlerle toplum sağlığının korunmasıdır. Bu yönetmelikler kapsamında; koruma alanları tanımlanmakta ve koruma alanlarına ilişkin ilkeler verilmekte, koruma alanlarında alınacak önlemler özetlenmektedir. Ayrıca içme suyu kaynağına su taşıyan ve su toplama havzalarına ait dereler de bu yönetmelikler gereğince koruma altına alınmıştır. Bu derelerin koruma alanlarında alınması gerekli önlemler ve yasaklamalar detaylı olarak veril-mektedir. Yüzey suları ve yeraltı sularına ilişkin hususlar, alınması gerekli önlemler ve uygulama esasları da belirtilmektedir. Bu yönetmelikler, 2560 sayılı kanun ile belirlenen görev ve yetki alanı içinde, şehrin yararlandığı ve yararlanacağı tüm yüzeysel su kaynaklarını kapsamaktadır.

 

Havza koruma Yönetmeliği esasları doğrultu-sunda içme ve kullanma suyu kaynaklarının korun-masına ilişkin uygulamaya yönelik çalışmalar ise “Havza Yönergeleri”nde verilmektedir.

 

Bu yönergeler kapsamında su toplama havzaları içinde, koruma kuşaklarına bağlı olarak kamulaş-tırılacak alanlar ve uzaklaştırılması gereken alanlar ve uzaklaştırılması gereken kirlilik kaynakları ile yapılabilecek ve yapılamayacak türde faaliyetlere yönelik uygulama esasları yeralmaktadır.

 

Koruma havzalarında denetim ile ilgili görevli idareler; Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizas-yon İdaresi, Büyükşehir Belediyesi İmar Şube Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi Çevre Sağlığı Müdürlüğü, Yerel Belediye Başkanlığı, Bölge Kaymakam-lığı’dır.

 

Bölgede farklı idarelerin kendi yetki sınırlarında kalan alanlarda, farklı yasa ve yönetmeliklere dayanarak farklı uygulamalar içinde olmalarının neticesinde, plansız ve düzensiz bir şekilde oluşan yerleşim, sanayileşme ve gelişim sonucunda; su havzaları, bir baraj gölü ve koruma alanı olma özelliğini halihazırda yitirmiş durumdadır. Hatta bazı baraj gölleri ve çevresi için hazırlanmış bir çevresel etki değerlendirmesi raporu olmasına karşın, bu rapora kesinlikle uyulmadığı, havza-lardaki çarpık gelişmelerden açıkça görülmektedir.

 

Su havzalarının kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanları içinde mevcut bulunan yerleşim alan-larında genellikle altyapı problemleri çözümlen-memiş durumdadır. Evsel kökenli bile olsa, atık yüklerinin havza dışına taşınarak uzaklaştırılması gerekirken, henüz bu husus gerçekleştirileme-miştir. Havzalarda işyeri, işletme, vb. her türde konut dışı yapı; ayrıca toplu konut türünde yapılaşma ve küçük sanayi siteleri bulunmaktadır. Ayrıca, hayvan damları, tavuk ve besi çiftlikleri halen faaliyet göstermektedirler. Havzalardaki derelerin mutlak koruma alanı içinde; çeşitli sanayi kollarına ait yerleşimler, tavuk çiftlikleri ve mandra tesisleri, domuz üretim çiftliği, yağhane, benzin istasyonu, besicilik tesisleri, et mamulleri tesisleri de bulunmaktadır.

 

Uzun mesafeli koruma alanı ve dere mutlak koruma alanları içinde yer alan çeşitli türdeki sanayi kuruluşları ile besicilik tesisleri ve hayvan damları için de, gerekli çevre koruma önlemleri mevcut değildir. Bu işletmelerden kaynaklanan organik atıklar, zararlı atıklar ve hayvan dışkıları, bölgedeki yüzeysel sular ve yeraltı suları için ciddi bir kirlenme riski oluşturmaktadır.

 

Mevcut yerleşim ve yapılaşmanın yağış havzası içinde yeralan yapıların, su kalitesini olumsuz yönde etkileyeceği açıktır. Özellikle yüzeysel sularla beslenecek olan baraj havzalarında yağış alanında, yeşil bitki örtüsünün yapılaşma ile kısıtlanmaması yerinde olur.

 

Tavuk çiftliklerinde atıksu oluşumu yoksa da, büyükbaş hayvan ve besi/yetiştirme yerlerinde atıksu sözkonusudur. Koruma alanlarında yeralan hayvan damlarında oluşan dışkı ve sızıntı suları gelişigüzel toprak çukurlarda biriktirilmekte, yada en yakın dereye deşarj edilmekte ve dışkılar araziye yayılmaktadır.

Mutlak, kısa ve orta mesafeli koruma alanlarında yoğun bir biçimde seracılıkta yapılmaktadır. Genellikle aile tipi örtüaltı seracılığı yapılmakta olup, mevcut seralara sulama fazlası sızıntı suları için teknik önlem aldırılması güçtür. Bu tür seralarda, normal tarla ziraatinden 3-5 kat fazla miktarda zirai ilaç ve gübre kullanıldığı bilin-mektedir.

 

Ayrıca, havzalarda sulu tarım faaliyetleri de sürdürülmektedir. Bu sulamanın dönüş suyu da havzada doğal olarak su kütlelerine ulaşacağından, baraj gölünde besi maddeleri teşkil eden gübre artıkları ve tarım ilaçları kalıntıları da önemli sorunlara yol açabilir. Sulamadan dönen suların toplanarak havza dışına drene edilmesi şarttır. Bununla birlikte bu unsurların yeraltı sularındaki varlığı da sürekli denetim altında tutulmalıdır.

 

Bazı havzalarda madencilik işletmeleri de yer-almaktadır. Mevcut maden ocaklarının su toplama havzası içinde yaratacağı kirlilik düşünülerek, yönetmelikler uyarınca baraj koruma alanları dışına çıkarılması gerekmektedir.

 

Baraj koruma alanında mevcut konut ve konut dışı yapılar hakkında yönetmelikler uyarınca tespitler yapılarak yasal işlem uygulanmalıdır. Mevcut yerleşimlerin evsel nitekli atıksuları, havza içinde kalmaktadır. Bu atıksular nedeniyle havza içinde önemli bir kirlilik potansiyeli mevcuttur. Kanala bağlantısı olmayan bu nüfusa ait evsel atıksuların sızdırmasız foseptiklerde toplanması gereklidir. Bu yerleşim birimlerinde daha fazla gelişmeye izin verilmemelidir.

 

Havzaların geleceğe yönelik olarak durumunun planlanması için yukarıda adı geçen ve ilgili hükümleri verilen kanun ve yönetmeliklere uygun olarak hazırlanan “Havza Çevre Düzeni Planı”nın gerekleri yerine getirilmelidir.

 

Özellikle baraj gölünü besleyen ve ana kaynak konumunda olan derelerin mutlak koruma bandında, konut dışı yapılaşmalar mevcuttur. Dere mutlak alanları da Baraj Gölü havzası gibi ele alınmak zorunda olup, yukarıda sözü edilen tespit öneriler aynen geçerlidir.

 

Bölgede tarım yapılması sırasında her türlü gübre ve tarım ilacı (pestisit) kullanımı sonucu; sulamadan dönen sular, derelerin mutlak koruma alanı içinde bulunan yüzeysel suların kirlenmesine neden olacak ve bunun sonucu olarak bununla beslenen yeraltı suları ve baraj gölü kirlenme tehdidi altında kalacaktır. Bu bakımdan havzada seracılağa ve sulu tarıma sınırlama konulması gereklidir.

 

Havzada özellikle dere mutlak koruma alanı, kısa mesafeli koruma alanı, orta ve uzun mesafeli koruma alanları içinde yeralan tavuk çiftliklerin havzadan uzaklaştırılmaları gerekir. Bu çiftliklerde önemli miktarda atıksu oluşumu söz konusu olmasa bile dışkıların gelişigüzel biriktirildiği yerlerden kaynaklanan sızıntı suları, toprağa sızarak, topraktanda yağış ve yüzeysel su akışları ile derelere taşınmak suretiyle havzayı kirletmektedir. Büyükbaş hayvan besi ve yetiştirme yerlerinde ise, hem atıksu hem de dışkı atıklarından kaynaklanan bir kirlenme potansiyeli mevcuttur. Bu tür tesisler de havza dışına çıkarıl-malıdır.

 

Tarım amacıyla havzada kullanılan arazide gübre ve pestisit kullanımı sınırlandırılmalı, kimyasal gübre kullanımı yerine biyolojik yöntemlerin kullanılmaları teşvik edilmelidir. Yağış ve yüzey-sel akışlar ile taşınan gübre ve pestisit kalıntılarının baraj haznesine ulaşarak önemli bir çevresel risk oluşturulmaları önlenmelidir.

 

Uzun Mesafeli Koruma Alanı içinde endüstriyel yapıların ve kaçak sanayi tesisleri kurulmasının derhal önüne geçilmesi gerekmektedir. Bölgede, mevcut yerleşimlerin atıkları havza dışına yönlendirilerek bertaraf edilmeli, yeni toplu konut inşaatlarına kesinlikle ilgili idareler tarafından izin verilmemelidir. Köylerin sınırlarının çizilip, bu sınırların dışında büyümemeleri sağlanmalıdır. Mevcut İmar Planlarının Koruma Havzaları için gerekli kurallar ve yasaklar dikkate alınarak, tadilatının yapılması gereklidir.

 

Proses atıksuları, sektöre bağlı olarak değişim göstereceğinden, farklı kirletici paremetrelerin ele alınmasını gerektirmektedir. Evsel nitelikli atık-sular organik karakterde olduğundan biyokimyasal olarak ayrıştırılabilir niteliktedir. Ancak deşarj edildikleri alıcı ortamın özümleme kapasitesini aşmayan miktarlarda organik madde girdisine izin verilebilir. Halbuki endüstriyel nitelikli atıksuların içeriğindeki ağır metaller, toksik bileşenler vb. maddelerin deşarj edildikleri ortamda parçalan-maları çok güçtür, birikerek tehlikeli boyutlara ulaşabilirler. Bu nedenle proses atıksularını evsel nitelikli atıksu özelliklerine kadar arıtıldıktan sonra kanala bağlantısının yapılması veya havza dışında bulunan bir noktadan deşarjı sağlanmalıdır. Atıksu üreten tüm endüstriler koruma alanları dışına çıkarılmalıdır. Bölgede kesinlikle toplu konut yapımına izin verilmemelidir. Havza içinde idare-nin bilgisi dışında kaçak olarak yapılmış yapılar yıkılmalıdır.

 

Koruma havzalarında kirlilik unsuru olarak dikkate alınması gereken diğer bir husus da katı atıklardır. Gerek yerleşim birimlerinden oluşan evsel nitelikli katı atıkların, gerekse bölgede mevcut çeşitli sanayi kuruluşlarundan oluşan katı atıkların toplanması, taşınması ve nihai bertarafının yapıl-ması konusu dikkatle ele alınmalıdır. Bunların havza içinde gelişigüzel depolanmaları önlenmeli, gerekli teknik önlemlerin alındığı transfer istasyon-ları oluşturularak, bu atıkların havza dışında bertarafı sağlanmalıdır.

 

Bölgedeki yerleşik alanların katı atıkları düzenli bir depolama alanı ve transfer istasyonu bulun-madığından gelişigüzel arazilere ve derelerin içine boşaltılmamalıdır. Yerleşik alanlarda altyapı problemi ile birlikte katı atık probleminin de çözümlenmesi gereklidir.

 

Koruma alanlarında yerleşik alanların gelişmesi sınırlı tutulmalı, yeni yapılaşmaya izin verilmeme-lidir. Bu yapılaşma yasağı, ilerde gerçekleşti-rilebilecek imar afları kapsamının da dışında tutulmalıdır.

 

Mutlak koruma alanında her tür kirletici faaliyet kesinlikle yasak olduğundan, ilgili idare bu bölgede kamulaştırmaya gitmelidir. Ayrıca havza-nın tümüyle korunabilmesi için yerleşik alan sınırları belirlenerek Havza Çevre Düzeni Planı gereğince gelişmenin dondurulduğu belirtilmelidir.

 

Havza içinde bulunan yerleşim alanlarının altyapı problemleri çözümlenerek, evsel kaynaklı kirlen-menin havza dışına taşınması gereklidir. Havza içinde mevcut endüstrilerden kaynaklanan evsel nitelikli atıksuların kanala bağlantılarının sağlan-ması veya sızdırmasız foseptiklerde atıksularını toplamaları gereklidir.

 

Bu endüstrilerin proses atıksuyu olanları havza dışına taşınmaları; eğer mümkün değilse, proses atıksularını evsel nitelikli atıksu niteliğine kadar arıttıktan sonra havza dışına taşınmaları veya kanala bağlantılarının yapılması gereklidir.

 

Su kaynaklarınıın kısıtlı hale geldiği günümüzde mevcut su kaynaklarımızın en iyi şekilde korun-ması için; özellikle Ülkemizde, havza koruma amacı ile ilgili idareler tarafından öncelikle her havza için ayrı ayrı “Havza Çevre Düzeni Planı” hazırlanmalı ve mutlak olarak bunlara uyum sağlanmalıdır.

p
Yukarı

 
   
   
   
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
                 
 

Dergide yayımlanan yazılar yazı işlerinin izni olmaksızın başka hiç bir yerde yayımlanamaz veya bildiri olarak sunulamaz. Kısmen veya tamamen yayımlanan yazılar kaynak gösterilmeden hiçbir yerde kullanılamaz.